200’den fazla ülkeden 774 milyondan fazla kullanıcısıyla LinkedIn, profesyonel ağınızı geliştirmek ve işinizi büyütmek için en etkili sosyal medya kanallarından biri.
Diğer mecralardan farklı bir yerde duran bu profesyonel sosyal ağı en etkin biçimde kullanmanız için, LinkedIn algoritmasına dair bilmeniz gereken 5 altın kuralı sizlerle paylaşıyoruz.
1. Hedef kitlenizi daha iyi tanıyın.
LinkedIn’de bir profil oluşturduğunuzda, doğru kitleye ulaşabilmek ve daha çok insanla etkileşim kurabilmek için, öncelikle hedef kitlenizi iyi tanımanız gerekiyor.
Bunun için, takipçilerinizin veya hedef kitlenizin yoğunlukla hangi bölgelerde bulunduğu, yer aldıkları sektörler, çalıştıkları şirketler, yaş aralıkları vb. temel niteliklerini kategorize etmekle işe başlayın.
Bu türden daha “yüzeysel” nitelemeleri yaptıktan sonra, sıra kitlenizi duygusal olarak anlamaya geliyor. “Bu kişiler nelerden hoşlanır, kariyer hedefleri ne olabilir, günlerini nasıl geçirirler, saat kaçta uyanırlar,” gibi… İçerik stratejinizi, bu detayları da hesaba katarak belirlediğinizde, profilinizle çok daha fazla etkileşim sağladığınızı göreceksiniz.
Bunlara ek olarak, yorum ve etiketleme yoluyla, sektörünüzde bağlantı kurmak isteyeceğiniz kişilere, “düşünce liderlerine” ulaşarak, onların çevresindeki potansiyel kişilere de erişebilirsiniz.
Bunun için hashtag kullanmak da işe yarayacaktır. Fazlasına ihtiyacınız yok; ortalama 3 hashtag yeterli. Bu hashtag’leri; spesifik, daha az spesifik ve daha genel olarak kategorize edebilirsiniz.
2. Düzenli olarak bilgi verici içerikler paylaşın.
Kitlenizi tanıdığınıza ve sayfanızı optimize ettiğinize göre, artık içeriklere gelebiliriz. Bunun için, öncelikle sağlam bir içerik stratejisi oluşturmak gerekiyor.
Eğer bir kurum sayfası yönetiyorsanız, dilinizin profesyonel ve kurumsal duruşunuza uygun olmasına özen gösterin. Marka bilinirliğinizi ve görünürlüğünüzü artırmak için, hedef kitlenize yönelik bilgi verici içerikler paylaşabilirsiniz.
Bireysel sayfanızı büyütmek amacındaysanız da, yine kaliteli içerik, etkileşim ve düzenli paylaşım stratejisine sadık kalın. LinkedIn’de, her hafta yalnızca 3 milyon kullanıcı içerik paylaşıyor ve bu, tüm LinkedIn üyelerinin yalnızca %0,5'ine denk geliyor. Yani, LinkedIn'de ilk %0.5'te yer almak istiyorsanız, haftalık olarak içerik paylaşmak iyi bir fikir.
Bunların dışında; soru sormak, hem genel kapsamlı hem de niş konulara dair makaleler yayınlamak ve görüşlerinizi paylaşmak da ağınıza dahil olmak isteyebilecek kişilerin dikkatini çekmenizi sağlayacaktır.
3. Paylaşım zamanlamanızı stratejik olarak planlayın.
Kitlemizi tanırken, “günlerini nasıl geçirdiklerinden” bahsetmiştik, değil mi? Paylaşımlarımızı yaparken de bu bilgiden yararlanacağız. İlgilendiğiniz sektör veya kişilerin spesifik özelliklerini mutlaka değerlendirmelisiniz. Ama, biz şimdi biraz genel istatistiklerden bahsedelim.
LinkedIn’in iş odaklı karakteri sebebiyle, en iyi etkileşimin hafta içi, mesai saatlerinde sağlandığını duymak şaşırtıcı olmayacaktır. Sprout Social’a göre, en iyi geri dönüşü salı ve perşembe günleri arasında, 9:00’dan öğlene kadar yapılan paylaşımlardan alıyoruz. Paylaşım yapmak için en iyi günler salı ve çarşamba; en kötü gün ise pazar.
Yani, içerik ve reklam planlamanızı yaparken, pazartesi sendromu ve cuma heyecanını da dikkate alarak, hafta ortasına ve erken saatlere odaklanabilir; böylece daha fazla kişiye erişebilirsiniz.
4. Profiliniz daima güncel ve eksiksiz olsun.
Digital Vidya’ya göre, kurumsal web sitesi ziyaretlerinin %64'ü LinkedIn üzerinden geliyor. Dolayısıyla, sayfanızı bir landing page; yani arama sonuçlarından ulaşılacak anasayfanız olarak düşünün. Güncel olmayan, özensiz bir anasayfa pek de iyi bir imaj oluşturmaz, değil mi?
Sayfanıza ulaşmış bir kişinin, bilinçli veya bilinçsiz olarak bakındığı ilk şeyler, bu profilin güvenilir ve işine yarayacak bir kaynak olup olmadığıdır. Bunları göz önünde bulundurarak, kişisel veya şirket profilinizdeki temel bilgilerin hepsini eksiksiz biçimde doldurmaya çalışın. Profilleri eksiksiz olan kullanıcıların LinkedIn üzerinden fırsat elde etme şansı 40 kat daha fazla!
Optimizasyondaki temel konulardan birisi de, dijital mecraların olmazsa olmazı: güncellik. Sürekli değişen ve dönüşen bu alanda, en son paylaşımınız aylar önce yapılmışsa veya profilinizde yer alan web sitesi artık geçerli değilse, sayfanızı ziyaret eden kişiye güvenilir veya profesyonel bir izlenim uyandırmayabilir. Böylece ziyaretçinizi; yani potansiyel bir müşteriyi veya kontağı kaçırmış olmanız neredeyse kaçınılmaz.
5. Reklamın gücünü es geçmeyin.
Sosyal medya platformlarının amacının “para kazanmak” olduğunu düşünürsek; reklamlar da bizim olmazsa olmazlarımızdan. Dolayısıyla, organik büyümeyi reklamlarla destekleyerek içeriklerinizle ve yaptığınız işle ilgilenebilecek çok daha fazla kişiye erişebilirsiniz.
Bunun için kitlenize ait elinizdeki verileri doğru değerlendirip en uygun hedeflemeyi ve reklam modelini seçmeniz gerekiyor.
LinkedIn’de sponsorlu içerik, sponsorlu mesajlaşma ve metin reklamları gibi farklı amaçlara yönelik reklam türleri mevcut.
Örneğin; haber akışlarındaki sponsorlu güncellemeler sayesinde içeriğinizin erişimini artırabilir, potansiyel müşteri veya bağlantılar sağlayabilirsiniz. Ya da, örneğin kişilere doğrudan ulaşmak istediğinizde, sponsorlu mesajlaşma ile daha kişiselleştirilmiş ve alakalı bir reklam içeriği hazırlayarak hedeflediğiniz kişilerin mesaj kutularına metin tabanlı reklamlar gönderebilirsiniz.
LinkedIn, kariyer olanakları ve yeni iş ya da özellikle B2B müşteri bağlantıları sunması açısından benzersiz öneme sahip dev bir sosyal medya platformu. Umuyoruz ki kısaca özetlemeye çalıştığımız bu birkaç püf noktası LinkedIn’i daha iyi kullanmanızda işinize yarar.
Eğer markanızı LinkedIn’de daha iyi temsil etmek, doğru içerik ve reklam stratejileri uygulamak konusunda destek almak isterseniz bizimle iletişime geçebilirsiniz. Ahtapot Sosyal Medya olarak, profesyonel ekibimizle sosyal medyadaki potansiyelinizi en verimli biçimde kullanmanız için yanınızdayız. 😊
Yazan: İlke Aksu