YOLO, yani ‘’You Only Live Once’’ (Yalnızca bir kez yaşarsın) ya da daha bilindik bir dille ifade edecek olursak ‘’Dünyaya geldik bir kere!’’, küresel koronavirüs salgını döneminde dünyada ortaya çıkmış bir düşünce biçimi diyebiliriz. Aslında köklerini carpe diem felsefesinde de bulan bu akım, önceki kuşakların bir kısmı da dahil olmak üzere özellikle Z kuşağı gençleri önemli ölçüde etkisi altına aldı.
Elbette ki farklı sosyoekonomik, kültürel ve coğrafi koşulları göz önünde bulundurmak önemli fakat salgın dönemindeki kapanma ve sınırlamalar esnasında birçok kişi ölüm korkusu ve varoluşsal sorgulamalarla karşı karşıya kaldı. Bu kadar uzun süreli ve kapsamlı bir salgının ardından YOLO düşünme biçiminin, hatrı sayılır bir kesim için etkisini hala devam ettirdiğini söylemek mümkün.
Bununla birlikte, gezegende ortaya çıkan savaşlar, kıyımlar ve iklim krizi gibi meseleler de gençleri özellikle gelecek konusunda umutsuzluğa düşürmeye ve yarını planlamak konusunda zorlamaya devam ediyor.
Tüm bunlar olurken dijital pazarlama ve topluluk oluşturma biçimlerimiz de esneklik kazanmak durumunda ki çağa uydurmak tam olarak bu demek oluyor. Bunun için YOLO mantalitesini iyi anlamak ve buna uygun kampanyalar düzenlemek son derece önemli olabilir.
YOLO düşünme biçimindeki kitleyi segmentlere ayırmak, bunun için iyi bir başlangıç olabilir.
- Maceracılar: Ekstrem sporlara, seyahate ve özgün deneyimlere meraklı bir kitle.
- Kariyer odaklılar: Bu kitle, kariyerinde bir sıçrama yapmayı önceliklendiren kişilerden oluşuyor. Onlar için kendilerini geliştirmelerini sağlayacak kurslar, profesyonel atölyeler ve girişimcilik araçları sunmak cazip bir yöntem olabilir.
- Kişisel gelişimciler: Bu kişilere wellness paketleri sunmak ve kişisel gelişimle ilgili kaynakları tanıtmak, ürün ve hizmete giden yolda kışkırtıcı bir “havuç” olabilir.
İçinde bulunduğumuz dönemde artık marka kimliğini doğrudan pazarlamaktan ziyade, yaşam biçimi konusunda öneri ve yönlendirmelerde bulunan pazarlama yöntemleri öne çıkıyor. Bu noktada YOLO’cular da genellikle deneyimleri, kendi özgünlüklerini doyasıya yaşayacakları aktiviteleri ön plana alıyor. Sürekli kabuk değiştiren dünyada, herhangi bir dayatmanın esiri gibi hissetmek yerine anlık ve deneyim odaklı yaşayan bir kitle düşünün. Onlar için haz aldıkları konulara ve ilgilerini çeken dinamik yaklaşımlara yönelmek oldukça önem taşıyor. Bu sebeple gerçek zamanlı datalar kullanarak daha esnek kampanyalar düzenlemek iyi bir fikir gibi görünüyor.
Otantik ve özgün olmanın yanı sıra, yaşam tarzlarını organik biçimde sunmanın en etkili yollarından biri olan influencer pazarlama yöntemlerini kullanmak da bu noktada fayda sağlayabilir. YOLO’cuların sahiplendiği kavramlar, görece daha ‘’çağdaş’’ diyebileceğimiz dünya değerlerinden oluşuyor. Çevreyi ve gezegenin geleceğini önemseyen yaklaşımlar da YOLO’yu benimseyen kitlenin radarına girmek için oldukça isabetli olabilir.
Özet olarak, dünyanın süreğen dinamizminde YOLO’cularla bağ kurmanın yolu, trendlerin güncel takibi ve gücünü veriden alan bir iletişim. Özgün, kişiselleştirilmiş deneyimler yaşama arzusundaki bir kitleyi oluşturmak hem zorlu hem de bir o kadar keyifli bir süreç.
Ahtapot Sosyal Medya olarak biz de trendlerin düzenli bir şekilde takibini sürdürüyor, müşterilerimize içinde bulunduğumuz zamana en uygun pazarlama ve komünite oluşturma çözümlerini sunuyoruz. Siz de tüm bu konular ve çok daha fazlasına dair endişe duymaksızın arkanıza yaslanabilmek istiyorsanız, kapımızın her zaman açık olduğunu bilin isteriz. 😊
YAZAN: Emre Akaltın