Yaratıcılık; artık neredeyse tüm sektörlerde duyduğumuz bir kelime oldu. Rekabetin her geçen gün arttığı, farklılaşmanın daha da önem kazandığı bir zaman dilimindeyiz. Bu, sokaktaki seyyar satıcıdan global markalara varıncaya kadar, herkesi ilgilendiren ve herkes için gerekli bir strateji halini çoktan aldı.
Limonatayı içinde limon taneleri ve nane olmadan, hele ki standart bir su bardağındaysa içmiyoruz. Ya da dünya markası asitli içeceklerin özellikle şekersiz olanını ve ambalajı farklı olanını tercih ediyoruz. Her ikisi de kendi alanında yaratıcı fikirler ve karar vermemizi önemli oranda etkiliyor. Benzer ürün ve hizmet sayısı arttıkça, tüketicinin seçme ve karar verme süreci de zorlaşıyor. Bu noktada duygularımıza daha dokunan, gözümüze daha güzel görünen ya da bütçemize daha uygun olan kararlarımızı etkiliyor.
Biraz eskilere gidecek olursak; bir ürünü, hizmeti satmak için slogan baş tacıydı. Markayı bir şekilde duyurunca ürün kendini satıyordu. Gazetede, dergide tam sayfa çıkmak, televizyona reklam filmi çekmek, satışların direkt artması demekti. Şimdi ise dijitalde ve sosyal medyada güçlü olmak, müşteri memnuniyeti sağlamak, güncel ve aktif olmak, rakiplere göre fark yaratmak, markaları ayrıştıran şeyler oldu. Dergi de kitap da televizyon da artık dijital hale geldi. Araştırmalar günde en az 3 saatimizin sosyal medyada geçtiğini söylüyor. Diğer kanalları da eklersek bu süre artıyor.
Ortam dijitale dönünce; söyleyeceklerimizi daha farklı yollardan, daha gösterişli hale getirerek söylemek, daha kolay ve daha etkili hale geldi. Daha çok bilgiyi, daha kısa sürede her yere ulaştırabiliyoruz. Ulaşmak istediklerimize kolay ve direkt olarak ulaşabiliyoruz. Bunun için de hayatın içinde olmak, detayları görmek, duyguları bilmek, deneyimlemek ve iyi düşünmek gerek. İçinde nane ve limon parçaları olan limonatayı; nerede, nasıl ve ne zaman bulabileceğiniz, içecek markasının son çıkardığı ürünü ve özellikleri dakikalar içinde parmaklarımızın ucunda beliriveriyor.
Dijital platformun gücü birçok yeniliğe ve kolaylığa imkân sağlarken, bizi de daha farklı işler yapmak için heyecanlandırıyor. Hem daha hızlı koşuyoruz hem de bu yolda taklalar atabiliyoruz. Çünkü bunu yaparken iyi bildiğimiz bir yolda, emin adımlarla ilerliyoruz. Bazen yağmur, bazen de kar yağıyor tabi ama şemsiyemiz de kar botumuz da var, her durumda hazırlıklıyız, her anın tadını çıkarabiliyoruz. Yine de favorimiz güneşli günler 😉
‘’Sıkıldık aynı şeylerden daha yaratıcı şeyler görmek istiyoruz, neymiş şu dijitalin gücü?’’ diyorsanız, bi’ çay içmeye bekleriz: www.ahtapotsosyalmedya.com/iletisim
Yazan: Elif Sobay
Düzenleyen: Şinasi Furkan Avcı